Yaşam

Türkiye neden gençleşmiyor?

Burhan Kum

Sanat, Türkiye’de çok az kişinin ilgilendiği bir alandır. Öyle ki çağdaş (görsel) sanatla ilgilenen insan sayısının, araştırma bile yapmadan Tour de France’ı izlemiş Galatasaray Lisesi mezunlarına göre daha az olduğunu rahatlıkla iddia edebiliriz. Ancak çağdaş sanatın etkisiyle oluşan aura ve meraklılarının entelektüel kapasitesi sayesinde, suçtan fazlasını söylemek şaka olmaz. Kısacası boş bir etki.

Çağdaş sanat denilince dünyada ilk akla gelen ülkelerden biri Türkiye değil. Bunun için birçok iyi ve bazen yanlış sebep var. Sonuç olarak, Türkiye’den sanatçılar Cannes Film Festivali, Venedik Bienali gibi uluslararası etkinliklerde ve bazı uluslararası bienal ve fuarlarda kendilerine yer bulabilmektedir. Bir de Türkiye’den sanatçıların 1991’den beri sistemli bir şekilde yer aldığı Venedik Bienali var ve iki yılda bir kimin eserlerinin sergileneceğini belirleme hakkı İKSV’ye ait.

Çağdaş dünyanın en eski uluslararası sanat etkinliği olan ve her baskısında yaklaşık 500 bin kişinin ziyaret ettiği Venedik Bienali ilk kez 1895 yılında yapılmıştır. Bu anlamda dünyanın en temel sanat organizasyonu olarak kabul edilen Bienal, 2024 duyurusunda vizyonunu şöyle özetlemektedir: “…kendi özgün doğasını karakterize eden multidisipliner bir modele uygun olarak çağdaş sanatta. yeni sanatsal hareketlerGelecek yılın teması Her Yerde Yabancılar. sanat yıkamaEtkinliğinize daha iyi geliyoruz ama onu şimdilik bir kenara bırakalım.

İKSV geçtiğimiz günlerde “Sanatçı Gülsün Karamustafa’nın Türkiye Pavyonu için özel olarak üreteceği yeni bir eseri, 20 Nisan – 24 Kasım 2024 tarihleri ​​arasında düzenlenecek Venedik Bienali 60. Uluslararası Sanat Sergisi’nde yer alacak.” Sosyal medyada olumlu/olumsuz tepkilere yol açan bu karar, birçok genç kadın sanatçı tarafından hüsranla karşılandı. Ne de olsa Gülsün Karamustafa bu ülkede uzun yıllar özgün eserler vermiş bir kadın, buna kimse itiraz edemez. Ancak 76 yaşındaki bir sanatçının “teşvik edilecek yeni bir sanat akımı” üretmesini beklemek ne kadar gerçekçi olabilir? Kaldı ki o yıl 83 yaşında olan Füsun Onur’un 2022 Venedik Bienali’nde Türkiye’yi temsil ettiği hatırlandığında sorunun yapısal bile olduğu söylenebilir. Ancak biliyoruz ki tarih boyunca sanatçılar hep gençliklerinde yeni akımlar ortaya koymuşlardır.

Türk kadın hareketinin yıllardır gerici iktidara en güçlü muhalefeti ortaya koyduğu gerçeğinden hareketle, Venedik Bienali’nde Türkiye’yi temsil eden bir kadın sanatçıdan daha iyi bir seçim olamaz. Bu konuda hemfikiriz ama benim itirazım her türlü baskıya ve yoksulluğa rağmen sanat üreterek direnen onlarca genç kadın sanatçının yok sayılması. Ne de olsa bu ülkede neden yıllardır şikayet ettiğimizden şikayetçiyiz: Siyasi partiler gençlere ve kadınlara yer vermiyor, 70 yaşındaki yaşlılar yönetici koltuklarından kalkmıyor, gençlerin geleceğine dair kararları yaşlılar veriyor… Bu liste uzar gider. Türkiye nüfusunun dörtte birinin, yani yaklaşık 20 milyonunun 20-40 yaş aralığındaki insanlardan oluştuğunu ve bu yaş grubunda çok sayıda sanatçımız olduğunu da eklediğimizde aslında başka seçeneklerin de olduğunu söylemeye gerek yok.

Gülsün Karamustafa, tecrübesiyle Venedik için doğru bir tercih olabilir ancak İKSV, fikirlerini hayata geçirmek için destek bekleyen genç kadın sanatçılara öncelik verirse özgün ve yaratıcı girişimlerin önünü açacaktır. En azından şimdi yapılan, bu kadar kasıtlı çabaları görmezden gelmek, çabalarını görmezden gelmek ve nihayetinde genç sanatçıları yaratmaktan caydırmaktır. Ancak İKSV gibi bir kurumun önceliği gençlere fırsatlar sunarak umut aşılamak olmalıdır. Böyle bir durumda Karamustafa’nın (ve benzeri yaşlı sanatçıların) engin bilgi ve birikimlerinden, Bienal’e katılabilecek genç sanatçılara mentörlük sağlanarak yararlanılabilir. Konuştuğum genç sanatçıların hepsinin bir an önce yurtdışına yerleşmek istemesi tesadüf olamaz. Ülkedeki baskıcı ortam kadar ilişkileri de yok sayıldığı için geleceğe dair hayalleri ve umutları tükenmiştir.

Bundan sonra ne yapılabilir? Herkes biliyor ama yine de bir alıntı yapayım:

Yıllardır Türkiye’de genç kadınlarla çalışan küratör, galerici ve sanat eleştirmenlerinden (AICA) teklif alındıktan sonra üç kişilik kısa bir liste hazırlanarak İKSV yönetimine sunulabilir. Bu üç isim arasından seçilecek sanatçı, İKSV’nin belirleyeceği küratör ve mentor sanatçıların desteğiyle yeniden üretimlerini gerçekleştirecek. Bu sayede hem yeni sanat akımları desteklenmiş olur hem de orta kuşak bağlantısı kurularak bir okul inşa edilmiş olur. Böyle bir ortam, arkadan gelecek nesillere umut aşılayacağı gibi dinamik bir sanat ortamının oluşmasına da katkı sağlayacaktır.

haber-buyukorhan.com.tr

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu